BİR AYMAZLIĞA DİKKAT ÇEKMEK

Önceki yıl (2016) bir televizyon kanalında dünyanın halihazır stratejik sorunlarını Türk ve İslam dünyası çıkarları gözlüğüyle 14 program halinde ele almıştık. Bu programlar youtube’da incelenebilir. Programlardan birinde terör konusu ağırlıktaydı. Ertesi gün tanımadığım bir izleyicimden mesaj aldım. Bana dünyada Müslümanlar tarafından yapıldığı öne sürülen terör olaylarının günü gününe saati saatine kaydını tutan İngilizce bir internet sayfasının linkini gönderdi. Bu adrese girdiğimde 1400 dolayında terör saldırısının meydana geliş şeklini, saati saatine zamanını, yerini, saldırganların kimliğini, ölen mazlumların sayısını veriyordu. Bu adrese her gün girip kontrol etmeye başladım. Liste her gün kabarıyordu. Her yeni olay o günün içinde haber şeklinde duyuruluyor ve listeye ekleniyordu. Birkaç ay sonra bu adres kayboldu. İstenmeyen kişi veya kişilerin girdiği tespit edildiği için adresi değiştirdiklerini tahmin ediyorum. Bizim web sayfamıza girip incelemede bulunanları biz nasıl içeride kaç dakika kaldıklarına ve nereden girdiklerine varıncaya kadar öğrenebiliyorsak, o internet sayfasını yönetenler de aynı imkana sahip oldukları için dışarıdan takip edilmelerinden (belki de Türkiye\’den) rahatsız olduklarını düşündük. Ne yaptıysak bu örgütlü çalışmanın yeni bağlantı adresini öğrenmek mümkün olmadı.

Anladığımız kadarıyla, dünyadaki terör olaylarının suçunu toptan Müslümanların üstüne yıkan, Batı kamuoyunu bu istikamette olgunlaştırma çalışan örgütlü bir çaba söz konusu. İşin bu boyutu zaten yıllardan beri takibimizde idi ve araştırmalarımızın sonuçlarını BOYASINI KAZIYINCA /KÜRESEL GÜÇ ODAKLARININ EGEMENLİK FELSEFESİ adlı 800 sayfalık kitabımızda yayınlamıştık. Terörün faturasını bütünüyle Müslümanların üzerine yıkma örgütlü çabasını görünce TERÖRÜN PATRONLARI adlı, Batı dünyasının birkaç yüzyıldan beri sivil hedeflere düzenlediği planlı terör saldırılarını teker teker açıklayan kitabımızı yayınladık. Böylece kendi çapımızda terör âleminde patronun kimler olduğunu ve nasıl bir felsefi arka plana sahip olduklarını ortaya koyabildiğimize inanıyoruz.

Hıristiyan dünyadaki strateji mahfilleri, İslam dünyasını çember içine aldıklarını, içeriden temin ettiği paragöz kişiler olan kendi işbirlikçileri vasıtasıyla da işlerini gayet kolay hale getirdiklerini düşünüyor. Kolaylık, cesaretlerinin iyice artmasına da yol açtı. Arap petrollerinin hem fiziki hem de mali denetimi tamamen Batılı güçlerin elinde. Amerikalı bir uzmanın dediği gibi, dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturan Araplar, dünya silah sanayisinin yüzde 50’sinin müşterisi. Petrol gelirlerinin çok büyük kısmını silaha yatırıyorlar ama bu silahları petrolden pay vermeye yanaşmadıkları yoksul Araplara karşı kullanıyorlar. Amerikalı uzman bunu, petrol parasıyla satın aldıkları “söz konusu silahlarla birbirlerini öldürüyorlar”, şeklinde açık ve net bir biçimde ifade ediyor. İsrail’e karşı sadece “beddua silahını” kullandıkları da aynı makalede vurgulanıyor.

Yemen örneğinde olduğu gibi, yoksul Arapların üzerine son sistem silahlarla saldırıyorlar. Düğün alayını bombalıyorlar, cenaze alayında havadan katliam yapıyorlar. Dünya kamuoyuna bu bilgiler sızacak olursa sadece “pardon” diyorlar ve işlerine pervasızca devam ediyorlar. İşin garibi, bu saldırıları gerçekleştirmek için Müslüman ülkelerden oluşan bir koalisyon gücü oluşturmuşlar. İçinde Mısır da var, Pakistan da var, maalesef Türkiye de var. Suriye halkına yapılan saldırılar bunun canlı örneği. Irak halkına yapılan saldırılar başka bir örnek. Bu çirkinlikler tırmanmaktayken Türkiye başbakanının şehir şehir gezip BOP Eşbaşkanı olduğunu kıvana kıvana anlatmış olması olayların bizi en çok üzen ve düşündürten yanı. Bütün bunları, gelecekte ortaya çıkabilecek muhtemel gelişmeleri düşünmek için burada belirtiyoruz.

Bölgede petrol bitince, üzerinde yaşadıkları coğrafyanın besleyemeyeceği kadar büyük bir nüfus ortada kalacak. Saldırgan nitelikte, yıkıcı kitlesel göçler başlayacak. Zaten halen dünyadaki sığınmacıların yüzde 60’ı Arap. Yoksul Arap kitleleri, Batılı güçler tarafından tepeden tırnağa silahlandırılmış zengin fakat azınlık Arap’tan kaçıyor ve arka plandaki söz konusu suçu örgütleyen Batılı güçlere sığınmaya çalışıyor.

Kümesin bekçisi tilki!

Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Akdeniz\’in tabanı mülteci mezarlığına döndü.

Göçler zamanla hızlanacak ve muhtemelen Batıda kurulan düzeni tehdit etme durumu ortaya çıkacak. Bu takdirde Müslümanlığı yeryüzünden silme amacıyla her türlü insanlık suçu işlenecek. Bunun zemini şimdiden hazırlanıyor. Affınıza sığınarak söylemek mecburiyetindeyim ki, Müslümanların cenneti umumhane sandıkları, Müslümanların cinsi sapık olduğu şeklinde, biz Müslümanların hiç de hak etmediğimiz, son zamanlarda yükselen hakaretamiz sesler, ileride Müslüman yoksul kitlelere saldırırken meşrulaştırma aracı haline getirilecek. Batının strateji mahfilleri Müslümanlar üzerine uygulanan insanlık suçlarını aklama aracı olarak kullanacağı argümanları şimdiden olabildiğince geniş kapsamlı olarak geliştiriyor. Bunun önde gelen iki argümanı var. Birincisi terör, ikincisi sapıklık, sapkınlık iddiası.

Almanya’da yaşayan yakınlarımdan biri, eşiyle birlikte Mısır’da bir Alman şirketinde görev aldı. Kahire’ye vardıklarında şirket yetkilileri hemen bir oryantasyon kursu düzenlemiş. Kursta anlatılan birçok konu arasından birinin altını çiziyorum. Şehre gezmeye gittiklerinde nasıl davranılacağı hakkında şöyle demişler: Eğer taksiye biniyorsanız, önce siz sonra karınız binsin. Eğer taksiden iniyorsanız, önce karınız sonra siz inin. Nedenini ayrıca açıklamaya gerek var mı?

Söz konusu iftiraların sözde kanıtlarının İslam dünyasının her tarafında bol bulunan sözde din adamları tarafından üretildiği gerçeği de işin çarpıcı bir başka yanı. İnternet ortamı, bu tür bilgilere günü gününe hiç zorlanmadan ulaşma imkanı da sağladı. İddialar gerçek ya da değil, bunun pek bir önemi yok. Önemli olan kızgınlık yaramak ve aşağılamak üzere kullanabilme potansiyeli taşımaları. Son zamanlarda kara kaplı defterimize not aldığımız bazı sözde din adamlarının din adına söyledikleri sözleri ve internet ortamından yayılan bazı ifadeleri burada sıralayacağız. Bu takdirde, dünyadan haberi olmayan bizdeki sözde din âlimlerinin kimlere hizmet ettiklerini anlamak mümkün olabilir. Bir takım kimselerin, bütün bu rezaletler karşısında İslam dinini korumak adına hareket etmek isterken, bütün bunların iftira olduğunu söyleyerek işin içinde sıyrılmaya çalışmaları devekuşu gibi, başını kuma sokmaktan başka bir şey değildir. Suçu başkasına yıkmaya çalışma alışkanlığının hâkim renk olduğu Şark kültüründe suçluyu teşhis etmek pek kolay değildir. Birkaç yıldır aldığım notları başlıklar halinde aşağıda sunuyorum. Buradaki ifadeler google\’a yazılacak olursa ayrıntılar hemen ekrana geliyor.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *